Türkiye'nin En Hızlı Yükselen İhracat Sektörü: Türk Dizileri

Sedat LAÇİNER

Kültür ürünlerini bir başka ülkeye satmak zordur… Yerel zevklerden evrensel zevke ulaşmak yetenek dışında güçlü bir sektör de ister… 2010 yılında Ürdün’ün başkenti Amman sokaklarında dolaşırken gördüğüm manzara bir Türk olarak beni çok gururlandırmıştı. Beyaz eşya satıcısının vitrinindeki televizyonlarda tanıdık yüzler vardı. Satıcı televizyon kanallarında iki farklı Türk dizisini oynatıyordu. Yanılmıyorsam bunlardan biri “Ihlamurlar Altında” idi… Girdim içeri ve Ürdünlü tüccarla konuştum, “Türk dizilerini çok seviyormuş, ama en çok “Kurtlar Vadisi”ni. “Akşam olsa da yeni bölümünü izlesem” dedi…

2009 ve 2010 yıllarında Halep ve Şam’da tanıştığım taksi şoförleri de Türkçe’yi Türk dizilerinden öğrendiklerini söylemişlerdi. Demek ki sadece Arap kanallarından değil, Türk uydu kanallarından da Türk dizilerini izliyorlardı… “Hangi diziler” diye sorunca o kadar çok dizi ismi saydılar ki bunların bir kısmını ben bile duymamıştım. Halep’deki taksi şoförü her hafta en az dört Türk dizisini takip ettiğini söylemişti.

Aynı dönemde İran’da da Türk dizilerinin popüler olduğunu, çanakların Türk uydularına dönük olduğunu duymuştum… Fakat Türk dizi sektörünün başarıları Ortadoğu ile sınırlı kalmadı, Rusya’dan Kore’ye; İspanya’dan Latin Amerika’ya kadar dünyanın her köşesine yayıldı…


NEREDEN NEREYE

Türkiye, kültür ürünleri ihracatında yıllarca çok gerilerde yer aldı. Bunun ekonomik ve teknik birçok nedeni var. Ancak önemli etkenlerden biri de demokrasi ve çoğulculuk açığı. 1990’ların başına kadar televizyonculuğa ve radyo yayıncılığına devlet tekeli hakimdi, özel kanal açmak yasaktı. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın teşvikiyle kurulan ilk Türk televizyonları yasadışıydı. Ancak kısa sürede özel televizyon ve radyolar kuruldu ve yayıncılığı domine etmeye başladı… Özel kanalların kurulmasıyla birlikte yapımcılar, Türk seyircisinin dizi filmlere olan merakını keşfetti ve dizi filmler kanalların en önemli gelir kapısı haline geldi…

2000’li yıllarda Türk dizi sektörü ihracata yöneldi ve 2008 yılında ihracattan 10 milyon dolar gelir elde etti. 10 yıl sonra, yani 2018 yılında Türk dizi ihracatı 35 misli artarak 350 milyon dolara ulaştı. Bir yıl sonra, 2019’da Türk dizilerinin ihracat gelirleri 500 milyon doları bulmuştu. Bu rakamlar 2023 yılında dizi ihracatının 1 milyar doları bulabileceğini gösteriyor.

2022 yılı itibariyle Türk dizileri dünyada 700 milyondan fazla seyirciye ulaşıyor. Aynı yıl 150 farklı ülkede 100’e yakın Türk dizisi oynuyordu.


KORE’DEN LATİN AMERİKA’YA

Özel yayıncılığın yasak olduğu yıllarda devlet kurumu TRT, bazı yapımlarını yurt dışına satmıştı. Türkiye tarihinde ilk ihraç edilen dizi de 1981 yılında ihraç edilen 1975 yapımı “Aşk-ı Memnu” idi. Geçmişte yurt dışına bazı yapımlar satılmış olsa da yeni dönemde ilk Türk dizisi ihracatı, 2003 yılında “Deli Yürek”in Kazakistan’a satılmasıyla başlamıştır. “Deli Yürek”i 2007’de “Gümüş” dizisinin Orta Doğu başarısı izledi. Dizinin oyuncuları Arap dünyasında bir anda yıldız oluverdiler. İşin ilginç yanı “Gümüş” dizisi yurtdışında Türkiye’de gördüğü ilginin çok ötesinde bir ilgiye ulaştı ve sadece 2007’de dizi 85 milyon Arap izleyiciye ulaştı. Dizinin çekildiği yalı kısa sürede önemli bir gezilip görülecek yere dönüştü. Bazı seyahat acentaları yalıyı İstanbul turlarına ekleyince yalıyı ziyaret ücreti 50 dolara çıktı.

2008’de “Binbir Gece” dizisi Balkanlar’a, Ortadoğu’ya ve Latin Amerika’ya satıldı. 2014’te Şili’de “Binbir Gece” dizisi öylesine popüler oldu ki bu başarı Latin Amerika kapılarını sonuna kadar açtı. 2014 yılından sonra Türk dizileri sadece Şili’de değil tüm Latin Amerika kanallarında ve İspanya’da yoğun ilgi gördü, çok sayıda Türk dizisi kanallarda boy gösterdi. 2018’de “Fatmagül’ün Suçu Ne” adlı dizi İspanya’da en çok seyredilen dizi oldu. 2022’de Latin TV kanallarında gösterilen Türk dizisi sayısı 51’di.

Yurt dışına satılan diziler içinde “Muhteşem Yüzyıl” ve “Kurtlar Vadisi” büyük başarılara imza attı. “Muhteşem Yüzyıl” en çok ihraç edilen Türk dizisi olarak 70 ülkede 500 milyondan fazla seyirciye ulaştı. Japonya’ya bile satıldı… Pek çok insan, Osmanlı İmparatorluğu’nu bu diziden öğrendi.

Böylece Türk dizileri, ABD ve Hindistan dizileri gibi dünya piyasasında büyük bir yer almaya başladı…

Türk dizilerini diğer ülke dizilerinden ayıran ve ona apayrı bir karakter veren önemli farklar var. Bir kere her bir bölüm 120-150 dakika sürüyor ki bu rakam diğer ülke dizileri ile kıyaslandığında oldukça uzun bir süre. Türk dizilerinin bir diğer özelliği ağırlıklı olara, insan ilişkilerine odaklanması.

Diziler Amerika kıtasından Asya’ya pek çok ülkeye ihraç edilse de en önemli alıcılar Balkan ve Ortadoğu ülkeleri.


DİZİLER: TÜRKİYE’NİN YUMUŞAK GÜCÜ

Dediğimiz gibi, yurt dışına kültür ürünü satabilmek zor iştir. Romanlarını, hikayelerini, sinema filmlerini ve televizyon programlarını başka ülkelere satabilen ülke sayısı bu nedenle azdır… Bazı ülkeler bazı dallarda başarılıdır; örneğin İran sineması pek çok uluslararası sinema ödülüne sahiptir, ancak dizi sektöründe pek görülmezler… Kültür ürünleriyle hem uluslararası takdir görmek, hem de bu işten ciddi paralar kazanmak ise her ülkeye nasip olmaz…

Dizi ihracatının pek çok faydası var, ancak bu faydalar sadece sektörle ilgili değil. Turizm ve sanayi üretimi gibi bambaşka sektörler de dizi ihracatından yararlanıyor. Dizilerin büyük bir kısmı İstanbul’da geçiyor ve bu durum bir turizm destinasyonu olarak İstanbul’un değerini artırıyor. Dizinin yayınlanmasının ardından yayıncı ülkeded İstanbul’a ciddi bir turist akışı olması dikkatlerden kaçmıyor…

İkinci olarak dizilerde görülen ev eşyaları ve kıyafetler izleyici tarafından satın alınmak isteniyor ve özellikle Türk mobilya sektörü ihraç diziler sayesinde yurt dışı müşteriler kazanıyor.

Diziler sayesinde gelirini artıran başka sektörler de var, ancak en önemlisi diziler Türkiye’nin reklamını yapıyor, imajını düzeltiyor ve ekonomiye toplu bir katkı sağlıyor. Bu katkı dış siyaset ile birleştirilebilirse Türkiye’nin yumuşak gücü olarak diziler daha fazla hizmet görebilir.


DİZİLERİN SIRRI, TÜRKİYE’NİN SIRRI

Dizi ihracatındaki başarının bir çok teknik nedeni vardır, ancak asıl mesele anlatacak hikayesi olmak… Türkiye toprakları pek çok kültürün harmanlandığı bir coğrafya… Bu topraklarda dünyanın duymak istediği milyonlarca hikaye var… Bu hikayeler yerin altındaki arkeolojik kalıntılardan daha farklı veya daha değersiz değil… Kazdıkça yeni hikayeler çıkıyor…

Amerikan dizilerinin zaman geçtikçe mekanikleşen ve insan ilişkilerine her geçen gün daha az pay veren stili pek çok duyguyu tatmin etmekten uzak… Hollywood filmleri ve Amerikan dizileri hayatımızın doğal parçası olsa da bu yapımlarda birşeyler eksik… Türk dizileri ise doğrudan insanı anlatıyor, insan ilişkilerine odaklanıyor. Üstelik bunu çoğu kez naive bir biçimde yapıyor…

En önemlisi ise anlatım tarzı… Oyuncular bu topraklarla yoğrulmuş, yabancı dizi adaptasyonlarında bile farklı bir oyunculuk sergiliyorlar, evrensele yerel yorumlarla yükseliyorlar… Belki de başarısının sırrı burada gizli…

Türk dizilerini eleştirecek pek çok yön olabilir… Bu başarıda başka sırlar da olabilir... Ancak eğer bir yapım hem İsveç seyircisinin kalbini çalıyor hem de Şili’de bir numara olabiliyorsa o ürün kıymetlidir… Bu sırrı öğrenmek ve geliştirmek de Türkiye’nin kalkınması ve hatta gelişmesi için önemlidir…


Sedat LAÇİNER

Güncel Yazılar, 10 Haziran 2023






Sedat LAÇİNER: İlk orta-lise eğitimini Ankara Yenimahalle’de tamamladı. Lisans derecesini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden (Mektebi Mülkiye) alan Laçiner, henüz öğrenciyken Milliyet Gazetesi’nde gazeteciliğe başladı. Milliyet’te çeşitli yazı dizileri hazırlayan Sedat Laçiner, gazetenin Başbakanlık Muhabiriydi. Yüksek Lisans derecesini İngiltere’de Sheffield Üniversitesi’nden, doktorasını ise King’s College London (Londra Üniversitesi) alan Laçiner, 2001-2003 yıllarında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ASAM) araştırmacı olarak çalıştı. 2004 yılında Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) kurucu başkanı olan Laçiner, başkanlık görevini 2011 yılına kadar sürdürdü. 2006 yılında Davos Economic Forum tarafından düzenlenen Young Global Leaders listesine “entelektüeller” dalında dahil edilen Laçiner 2011-2015 yılları arasında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürüttü; 2010-2015 yılları arasında Star gazetesinde dış politika ve uluslararası güvenlik alanlarında düzenli olarak köşe yazıları yazdı; TRT’de her hafta yayınlanan ‘Açı’ adlı programda yaklaşık beş yıl boyunca yorumculuk yaptı. Laçiner, Çanakkale Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Başkent Üniversitesi ve diğer kurumlarda Uluslararası İlişkiler dersleri verdi. Bir dönem İçişleri Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Başkan danışmanlığı da yapan Laçiner’in, Türkçe ve İngilizce olarak ulusal ve uluslararası alanda pek çok kitap ve makalesi bulunmaktadır.


Yazarın e-postası: sedatlaciner72@gmail.com




Yazarın Diğer Yazıları:

- Üçüncü Dünya Savaşı mı Yaklaşıyor, 21 Mayıs 2023

BU MAKALEYİ SESLİ DİNLE - YOUTUBE

- Japonya, NATO Üyesi Olur mu?, 13 Mayıs 2023

BU MAKALEYİ YOUTUBE'DA SESLİ DİNLE

- Batılı Şirketler Çin'den Vazgeçebilecek mi?, 3 Mayıs 2023

- Güney Kore: Devler Arasında Güvenlik Arayışı, 2 Mayıs 2023

- İmalat Amerika'yı Yeniden Tek Süpergüç Yapabilir mi?, 28 Nisan 2023

- Çin vs. ABD: Yeni Bir Soğuk Savaş mı?, 23 Nisan 2023

- Çin - Brezilya Yakınlaşması ve Küresel Güç Dengelerine Etkileri, 16 Nisan 2023

- ABD İstihbarat Sızıntısı: Belgeler Ne Diyor?, 13 Nisan 2023

- ABD'de Ortalama Yaşam Beklentisinde Beklenmedik Düşüş ve Nedenleri, 9 Nisan 2023

- Küresel Para Savaşları, 4 Nisan 2023

- Suudi Arabistan - İran Anlaşması ve Çin'in Arabuluculuğu: Bölge İçin Olası Sonuçları, 26 Mart 2023

- Rusya'nın Nüfus Sorunu: Rusya Ölüyor mu?, Ocak 2023

- Kentsel Dönüşüm ve Yağmalanan Çocukluğumuz, Şubat 2023

- Yazarın diğer yazılarının Researchgate'deki linkleri






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İran ve Rusya: İnsansız Hava Araçlarıyla Gelen Dostluk

Üniversiteleri ve Göçmenleri Trump Korkusu Sardı: Eyvah Trump Geliyor!

Ukrayna Neden Önemli?