ABD'nin İsrail ve Suriye Planları
Prof. Dr. Sedat Laçiner
İsrail ve Suriye yetkilileri, ABD'nin arabuluculuğunda Paris'te görüştü… Amaç, iki ülke arasında onlarca yıldır devam eden savaş durumunu sona erdirmek ve kalıcı bir anlaşmaya ulaşmak.
Salı günü Paris'te yapılan görüşme, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile İsrailli yetkililer arasında gerçekleşti ve Şam Yönetimi görüşmeyi ilk kez doğruladı… Suriye ile İsrail arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bazı gizli toplantıların yapıldığı biliniyor. Bunların sonuncusu Ağustos ayı başlarında Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ile İsrail Stratejik İşler Bakanı Dermer arasında yapıldı. Fakat iki taraf da o toplantı hakkında kamuoyuna bilgi vermedi. Temmuz ortasında ise Suriye Geçici Hükümet Başkanı Ahmed Eş-Şara, Bakü’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya gelmişti. Bu görüşmenin de İsrail ile bir ilgisi olabileceği düşünülüyor…
Paris’te bu hafta yapılan toplantıyı ise Suriye tarafı doğruladı ve görüşme hakkında bilgi de verdi…
***
ABD'nin Suriye özel elçisi ve Ankara Büyükelçisi Thomas J. Barrack Jr.'ın aracılık ettiği toplantılar hakkında İsrail hükümetinden ise henüz herhangi bir yorum yapılmadı... Çarşamba günü basına konuşan Dürzi cemaatinin ruhani lideri Şeyh Muvaffak Tarif ise toplantıya kendisinin de katıldığını, İsrail tarafında ise Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'ın olduğunu açıkladı... Ron Dermer, Amerikalılarla içli dışlı bir bakan hatta aynı zamanda ABD vatandaşı bir isim. Dermer'ın ofisi Suriye ile ikili toplantı konusunda açıklama yapmayı reddetti.
İsrail ve Suriye, teknik olarak 1948'den, yani İsrail devletinin kurulduğu günden beri savaş halinde... Aralarında barış anlaşması imzalanmadı. İki ülke arasındaki en büyük anlaşmazlık kaynağı ise 1967 6 Gün Savaşları'ndan beri İsrail işgali altında olan Golan Tepeleri. İsrail, bu stratejik bölgeyi işgal etti, sonra da ilhak etti. Trump'ın ilk döneminde ABD bu ihakı tanırken, uluslararası toplumun büyük kısmı Golan Tepelerini işgal altında Suriye toprağı sayıyor. Suriye de hiçbir zaman Golan'da vazgeçmedi, İsrail'İ işgalci saydı.
İsrail ve Suriye, 1974 yılında Birleşmiş Milletler tarafından bir tampon bölge oluşturulmasını ve sınırın büyük ölçüde sessiz kalmasını öngören bir anlaşma imzaladı. Böylece Golan Tepelerinin bitiminde dar bir koridor "tampon bölge" ilan edildi. Fakat İsrail, 2024 sonunda, Beşar Esad'ın devrilmesini fırsat bilerek BM gözetimindeki tampon bölgeyi de işgal etti ve Suriye içinde kritik noktalara sarktı. Buna ek olarak Hermon Dağı'nın Suriye'ye bakan stratejik noktalarını tutan İsrail ordusu, şu anda Şam'a tepeden bakan yerlere askeri üsler kuruyor ve başkentin 20 km yakınlarına kadar sokulmuş durumda…
54 yıllık Beşar iktidarını deviren güçlerin başında yer alan Ahmed el-Şara, başından beri İsrail'le iyi ilişki kurmaya çalıştı... Batı'nın desteği ve uluslararası meşruiyet için bunu şart gören el-Şara, İsrail'in her türlü ters açıklamasını ve Suriye'ye dönük saldırılarını görmezden geldi... Hatta el-Şara'nın adamları İsrail'le dost olmak istediklerini defalarca açıkladılar.
Esad düştükten sonra İsrail, aylarca Suriye'nin savunma altyapısını ve silah depolarını bombaladı. Yine de el-Şara'nın gıkı çıkmadı, el-Şara, İsrail ile iki iyi dost ve komşu ülke olabileceklerini açıkladı…
İsrail, geçen ay Süveyda'daki çatışmalar nedeniyle Suriye Savunma Bakanlığı'nı bombalayınca Suriye Yönetimi sızlanmaya ve İsrail'den şikayet etmeye başladı. Suriye Devlet Başkanı Ahmed el Şara, İsrail'i ülkede “kaos” yaratmaya çalışmakla suçladı… Ki biz bunu aylardır söylüyoruz... İsrail'in, daha doğrusu Başbakan netanyahu'nun Suriye politikası, Suriye'nin bir kısmını işgal etmek ve Suriye'yi birkaç parçaya bölmek üzerine kurulu. Tel Aviv, güneyde Dürzi devleti, kuzeyde ise Kürt devleti kurulmasını istiyor. İsrail ayrıca batıda Nusayriler ile Şam arasında çatışmadan yana. Netanyahu ve Smotrich gibi İsrail Kabine üyeleri Şam dahil, Suriye'nin güney kısımlarını Tevrat'ta geçen Büyük İsrail'in doğal ve vaadedilmiş parçaları sayıyorlar…
İsrail'in Suriye'de bölücü hareketleri kışkırtması ayrılıkçı Dürzi, Kürt, Nusayri ve diğer dini-etnik grupların hoşuna gidiyor. Oysa ki Suriye'yi Sünni, Şii/Busayri, Arap, Kürt ve Dürzi olarak 4-5 parçaya bölmek bölgede atom bombası gibi bir etki yapar. Bu sözlerimiz Irak için de geçerli. Grupları birbirine karşı kışkırtmak kanlı ve uzun yıllar sürecek iç savaşlara neden olur. kaos ve anarşi olur. En kötü düzen en iyi düzensizlikten iyidir denir. Suriye'de düzenin ortadan kalkması Suriye'yi yeniden cehenneme çevirir.
İsrail de bunu biliyor ama umursamıyor. Netanyahu yönetimindeki tel Aviv yönetimi geçmiş İsrail yönetimlerinden farklı. Netanyahu dinci ve radikal bir duruşa sahip. Suriye'de merkezkaç güçleri destekliyor, ülkeyi bir arada tutacak olan Şam'ın çekim gücünü ise zayıflatıyor.
Bu konuda Amerikalılar bir parça farklı düşünüyorlar. Aslında Trump Yönetimi, İsrail'in ve Netanyahu Hükümetinin bölgede koruyucusu, kalkanı gibi. Ama, Trump, İsrail'İn alacaklarını fazla kırıp dökmeden almasını istiyor. Trump'ın ekibine göre Suriye'nin geçici yönetimi çok zayıf bir durumda ve İsrail ne derse yapacak bir ruh halinde. Başka bir deyişle Trump'a göre Şam, İsrail'in bu bölgede en önemli destekçisi ve yardımcısı olabilir. Trump'ın ekibine göre İsrail'in Araplarla ve tüm Müslümanlarla kalıcı bir barış anlaşması imzalaması için Suriye'nin bütünlüğünü koruması şart.
Öte yandan ABD de Suriye’de Dürzilerin, Kürtlerin, Nusayrilerin ve diğer grupların özerklik kazanmasını istiyor. Tek farkla, Amerikan görüşüne göre Suriye içinde güçlenecek etnik ve dini gruplar Şam’ı yönetmenin en etkili araçları olacak. Yani Washington, Kürtlerin ve Dürzilerin küçük ve etkisiz devletler kurmaları yerine Suriye içinde kalıp Şam’ı yöneten gerçek güçlere dönüşmesini istiyor. Amerika, Irak’ta da böyle bir yöntem izledi. belki ileride bağımsız devletlere bölünme de mümkün olabilir diye düşünüyorlar.
Şam'daki geçici yönetim gerçekten zayıf, kırılgan bir durumda. Ahmet el Şara'nın geçici cumhurbaşkanı olduğu yapının gerçek bir ordusu bile yok. Suriye Ordusu ve polisi, 13 yıllık iç savaşta oluşmuş ve ağırlıklı olarak Sünni Araplardan oluşan, hatta içlerinde başka ülkelerden selefi ekstremist silahlı grupları barındıran bir yapı. Ahmet el-şara bir yandan bu silahlı grupları yasal bir orduya çevirmeye çalışıyor, diğer taraftan Şam'ın egemenlik yetkilerine meydan okuyan Kürt, Dürzi ve Nusayri silahlı grupları ehlileştirmeye, bastırmaya çalışıyor. Şam Yönetimi, ülkede düzeni yeniden tesis ederken hukuk kurallarını da fazlaca zorlamamak zorunda. Aksi takdirde Suriye yeniden iç savaş yıllarına geri dönebilir. Bu anlamda Ahmet el-Şara'nın eli kolu bağlı diyebiliriz.
Şam Yönetimi'ni en çok Türkiye ve Suudi Arabistan destekliyor görünüyor. Ayrıca Katar gibi Körfez ülkeleri de yeniden yapılanmaya destek sözü veriyor. Ama meseleyi asıl orkestra eden Washington. Amerika Yönetimi çarpışan ve çakışan çıkarları uyumlu hale getirmek zorunda. Bir yanda İsrail ve ayrılıkçı silahlı gruplar, diğer yanda Suriye'nin komşuları…
Beşar esad zamanında Suriye'nin en önemli müttefikleri İran, Rusya ve İran'ın Lübnan'daki vekil gücü olan Hizbullah'tı... 13 yıllık iç savaş yıllarında Ahmet el-Şara ve silahlı grubu HTŞ ise İran'ın ve Hizbullah'ın düşmanıydı. Esad düşüp yerine Ahmet el-Şarea cumhurbaşkanı olunca İran ve Hizbullah hem İsrail'in hem de Suriye'nin ortak düşmanına dönüştü. İşte Ahmet el-Şara İsrail'e güvence veriyor, "biz Şam'da olduğumuz sürece İran ve Hizbullah bu topraklara ayak basamaz" diyor... İsrail ise bu yılın başından beri Ahmet el-Şara yönetimini "İslamcı, cihatçı ve radikal" olmakla suçluyor, hatta "terörist grup" olarak tanımlıyor... İşte ABD, bu iki farklı görüşü yakınlaştırmaya ve Suriye ile İsrail'i barıştırmaya çalışıyor...
İran düşmanlığı, Amerikalıların Orta Doğu'da sık kullandığı bir yöntem. Körfez Arap ülkelerinin en büyük endişesi olası bir İran saldırısı. Trump, bölge ülkelerini bir yandan İsrail'le barıştırmaya, hatta müttefik hale getirmeye çalışıyor, diğer taraftan bunu yaparken bölge ülkelerini İran tehdidiyle korkutuyor. İşin doğrusu İran da bu Amerikan stratejisinin içini gönüllü olarak dolduruyor. İran'ın Lübnan'daki vekil gücü Hizbullah, Irak, Yemen ve diğer ülkelerdeki diğer silahlı vekil güçleri İsrail'den ziyade bölge ülkelerini korkutuyor. İran'dan kaçan rejimler Amerika'ya sığınıyor. İşte Amerika, ortak düşman İran'a karşı İsrail'le bölgeyi barıştırmaya çalışıyor.
Trump'ın Suriye'den beklentisi de bu: Suriye'nin İsrail ile kalıcı bir barış anlaşması imzalaması ve Abraham Anlaşmalarına dahil olması bekleniyor. Şam Yönetimi henüz evet demedi, ama Şam o kadar kırılgan ve savunmasız ki Amerika biraz zorlasa bunun mümkün olabileceğini düşünüyor.
İşi asıl zorlaştıran ise Netanyahu'nun başına buyruk ve hoyrat hamleleri. Netanyahu Hükümeti bir gecede Şam'ı alabileceğini düşünen çılgın bakanlardan oluşuyor... İkinci olarak, İsraiL'in ve Washington'daki siyonist evangelistlerin Suriye'den beklentileri oldukça aşırı. Son aylarda Suriye'ye yapılan baskılardan biri de yüzbinlerce Gazzeliyi Suriye'ye kabul etmesi. Eğer Şam, böyle bir teklifi kabul edecek olur ise Gazze'de yapılacak bir etnik temizliğin ortağı olacaklar.
İsrail-Suriye barış anlaşmasının önündeki daha büyük bir engel ise İsrail'in işgal ettiği toprakları geri vermeyi reddetmesi, hatta ilave toprak işgal etmesi. Tel Aviv, Golan Tepelerini ve devamındaki tampon bölgeyi asla geri vermez. Buna ek olarak işgal ettiği Hermon Dağı'nın kritik tepelerini de geri vermez. Bırakın bunları geri vermeyi, İsrail ordusu Şam'ın güney vilayetlerinde adım adım ilerliyor. Suriye'yi tırtıklıyorlar... Eğer Şam Yönetimi tüm bu işgalleri kabul ederek bir barış anlaşması imzalar ise kendi ülkelerinde zor durumda kalırlar ve Suriye tarihine "ülke topraklarını terk eden hain" olarak geçebilirler.
İsrail-Suriye barış görüşmelerini zora sokan bir başka mesele ise İsrail'in kendisini Dürzilerin ve kısmen de Kürtlerin hamisi olarak görmesi, böyle yansıtması. Şam Yönetimine göre Suriye'deki her bir Suriyeli eşit haklara sahip vatandaşlardır ve İsrail gibi başka bir devletin Suriye halkları üzerinde söz söyleme hakkı bulunmamaktadır. Tel Aviv ise özellikle Dürzilerin İsrail'de akrabaları olduğunu ve Dürzi cemaatinin kendilerinden yardım talep ettiğini söylüyor. İsrail'in şu anki konumundan geri adım atması pek olası görünmüyor. Suriye'nin İsrail'in bu duruşunu kabul etmesi ise egemen ve bağımsız bir devletin özellikleriyle uyuşmuyor.
Bu nedenle kalıcı bir anlaşma uzak bir ihtimal gibi. Yeni şam Yönetimi, İsrail ile sınırlı bir güvenlik anlaşması imzalayabileceklerini söylüyor ama kalıcı bir barış anlaşması için gidilecek çok mesafe var. Daha doğrusu benim şahsi görüşüm kalıcı bir barış anlaşması normal şartlarda imkansız, çünkü Netanyahu Hükümetinin amaçları Suriye'de düzenin ve yönetimin parçalanmasından yana. Ahmet el-Şara ağzıyla kuş da tutsa İsrail'i memnun etmesi mümkün değil. Eğer İsrail, Suriye'den razı gelmişse o zaman da Suriye diye egemen bir devletten söz edemeyiz.
***
İsrail, Esad'ın düşünden bu yana Suriye'yi aylarca bombaladı. Aslına bakrsanız esad zamanında da bombalıyorlardı, sonra da devam ettiler. İsrail son 6 ayda belki 1000'den fazla hava saldırısı düzenledi. Tel Aviv Yönetimi, böyle yaparak düşman güçlerin İsrail sınırına mevzilenmesini engellemeye çalıştıklarını söylüyor. Esad zamanında bu güçler İran ve onun vekil gücü Hizbullah'dı. Yeni dönemde artık İran ve Hizbullah yok. Ama İsrail diyor ki Ahmet el-Şara yönetimindeki silahlı gruplar bir avuç terörist İslamist. Onlar güven olmaz, çünkü bunlar bir çete grubu. İsrail'İn son dönemde daha fazla endişelendiği asıl rakip ise Türkiye... Ahmet el-Şara'nın belki de baş destekçisi olan Türkiye'nin Suriye ile gizli bir güvenlik anlaşması imzaladığı veya imzalayacağı iddia ediliyor. Buna göre Suriye'nin hava savunması Türkiye'ye bırakılmış ve Türkiye, Şam bölgesinde bir de askeri üs işletecekmiş. İsrail basını hemen her gün bu tür iddialarla çıkıyor. Hatta bazı İsrailli yetkililer bölgede İsrail için en büyük tehlikenin Türkiye olduğunu, Türklerin Suriye'nin güneyine sarkması halinde Türkiye ile İsrail arasında bir çatışmanın bile söz konusu olduğunu iddia ediyorlar.
İsrail, Şam'ı askeri yönden kuşatmış durumda. Şu anda Dürzileri kullanarak Süveyda, Kuneytra ve Dara bölgelerine iyiden iyiye yerleşmeye çalışıyorlar. Temmuz'daki mezhep çatışmalarından sonra Süveyda, Suriye'nin geri kalanında iyice izole olmuş durumda. Bu da Dürzilerin Suriye'den kopuşunu hızlandırıyor, insani krizi derinleştiriyor. Dürziler sorunlarını İsrail üzerinden çözdükçe bölgenin Suriye'den kopuşu hızlanıyor. İsrail, Dürzileri kullanarak Şam'ın güneyine yerleşiyor, kalıcı hale geliyor. Bir süre sonra bu konumunu yasallaştırmaya çalışacaklar. Yeni şam Yönetimi ise bu tür siyasi ve diplomatik oyunlarda çok iyi sayılmaz. Ahmet el-Şara güvenlik ve demokrasi ikilemi arasında kaldı... Bir yandan Suriye'yi bir arada tutmak zorunda, diğer yandan insan haklarına ve hukuka olabildiğince uymak zorunda. Çünkü kendi gücü yok. Beşar Esad gibi Suriye'de her istediğini yapma lüksü yok el-Şara'nın. Eğer öyle davranırsa kısa sürede Amerikan ve Avrupa desteği ortada kalkar, kendisi ve adamları "terörist İslamcılar" olarak etiketlenir. El Şara, şu anda ordusu ve parası olmadan karma karışık bir ülkeyi bir arada tutmaya ve yönetmeye çalışıyor.
Amerikalılar ise Suriye'yi en azından bir süreliğine bir arada tutmanın derdinde. Onlara göre Suriye ileride dağılacak bile olsa bugün onlara ve İsrail'e lazım.
Dürzi lider Tarif, Paris'te ABD Özel temsilcisi Barrack ile mükemmel bir görüşme gerçekleştirdiklerini, Süveyda'ya insani koridor açılması için anlaştıklarını açıkladı. Amerikalı Büyükelçi Barrak da, Paris'te "tüm tarafların çıkarlarını bir araya getirmek, gerilimi azaltmak ve anlayış oluşturmak" üzere çalıştıklarını söyledi...
Sonuç olarak, Amerikalıların çabalarıyla İsrail ve Suriye arasında görüşmelerin devam etmesi bekleniyor. Fakat benim görüşüm, bu görüşmeler sadece Suriyelileri oyalamak ve uluslarararası kamuoyunun gözünü boyamak için yapılıyor. Sonuçta İsrail'in planı arka planda işliyor. Yakın bir zamanda İsrail, Suriye'deki işgalini genişletmeye ve burada kalıcı üsler kurmaya başlayacaktır. hatta Suriye topraklarında Yahudi yerleşimciler koloniler oluşturmaya başlarsa bu da şaşırtıcı olmayacaktır.
***
Bitirmeden önce şunu da hatırlatalım; Suriye’de en hareketli bölge aslında Türkiye’nin de sınırında yer alan kuzeydoğu kısmı. PKK uzantısı grupların hakimiyetindeki SDG, uzun süredir Şam’a meydan okuyor. Ahmet el-Şara ve SDG birbirlerini yoklayıp durdu, test edip durdu. El-Şara, onbinlerce silahlı adamı olan SDG’ye güç yetiremedi. Şam ile SDG arasında çıkacak bir savaş, Suriye’nin tamamen parçalanmasına da yol açabilir. Çünkü böyle bir savaşta ülkenin güneyi ve batısı kesin karışır. Ahmet el-Şara’yı asıl korkutan ise Amerika’nın ve elbette İsraiL’in SDG konusunda nasıl bir tutum alacağı. Hatta bu işe dahil olan bazı Avrupa ülkeleri de var. En başta Fransa ve İngiltere… ABD Özel Temsilcisi Barrak, Kürtlere, SDG’ye Şam’la anlaşmalarını tavsiye ediyor. basın önünde Barrak, Türkiye çizgisine yakın konuşuyor, ama perde arkasında başka türlü davranıyorlar. Bugün SDG konusuna fazlaca giremedik, ama itiraf etmeliyim ki Türkiye güvenliği açısından beni en çok korkutan uluslararası ilişkiler sorunu Suriye… Suriye fokur fokur kaynıyor ve İsrail ile SDG arasındaki bağlantı endişe verici boyutlarda. İsrail’in Dürzilerle işbirliği çok gözönünde olsa da SDG’nin bir orduyu andırır silah gücü ve bağlantıları bölge açısından çok daha büyük tehlikeleri içeriyor. Dikkatli olmakta fayda var.
Güncel Yazılar
23 Ağustos 2025
- "ABD'nin İsrail ve Suriye Planları", Sedat Laçiner, Youtube Video
Yorumlar
Yorum Gönder