Yaklaşan Bir Çatışma ve NATO'nun Değişen Manzarası: Sıradaki Hedef Baltık Bölgesi mi?

Prof. Dr. Sedat Laçiner

Özet: Bu makale, Rusya ile NATO arasındaki artan gerilimleri, özellikle de Almanya Genelkurmay Başkanı General Carsten Breuer'in Rusya'nın 2029 yılına kadar Baltık bölgesinde büyük çaplı bir saldırıya hazırlandığına dair açıklamalarına odaklanarak incelemektedir. Makale, Rusya'nın hızlandırılmış tank ve top mermisi üretiminin, bu varlıkların Ukrayna cephesinden uzak stratejik konuşlandırılmasının ve Batılı uluslara karşı uygulanan hibrit savaş taktiklerinin etkilerini analiz etmektedir. Rusya'nın niyetleri üzerine farklı bakış açılarını, potansiyel büyük bir NATO saldırısı veya savunma amaçlı stoklama stratejileri dahil olmak üzere araştırmaktadır. Ayrıca, makale Suwalki Koridoru'nun ve Baltık devletlerinin zayıflıklarını, belirli ABD'li siyasi figürlerin etkisi altında NATO'nun 5. Maddesi'nin zayıflamasını ve Avrupa savunma manzarasının gelişimini derinlemesine incelemektedir. Temel argüman, Avrupa'nın, özellikle de Almanya'nın, Rusya'dan gelen yakın bir tehdit algılamasıyla karşı karşıya olduğu ve geleneksel transatlantik ittifakın benzeri görülmemiş bir baskı altında olmasına rağmen proaktif ve birleşik bir savunma stratejisinin gerekliliğidir.


Anahtar Kelimeler: Rusya, NATO, Baltık Bölgesi, Hibrit Savaş, Askeri Yığılma, Suwalki Koridoru, 5. Madde, Avrupa Savunması, Jeopolitik, Uluslararası Güvenlik.


GİRİŞ: BALTIKLAR'DAN YAKLAŞAN TEHLİKE

Mevcut jeopolitik iklim, özellikle Doğu Avrupa'da artan gerilimler ve somut bir huzursuzluk hissi ile karakterize edilmektedir. Yüksek rütbeli askeri yetkililerin son açıklamaları, Rusya'nın uzun vadeli stratejik niyetlerine ilişkin artan endişeyi vurgulamaktadır. En önemlisi, Almanya Genelkurmay Başkanı General Carsten Breuer, Rusya'nın Baltık bölgesindeki askeri yığılmasına ilişkin ciddi endişelerini kamuoyuyla paylaşmış ve Batı Avrupa'ya yönelik yakın bir saldırı tehdidi olduğunu belirtmiştir. General Breuer'e göre, Rusya 2029 yılına kadar Baltık bölgesinde büyük çaplı bir operasyona, daha geniş anlamda ise Batı Avrupa'ya yönelik büyük saldırılara aktif olarak hazırlanmaktadır. Bu makale, uluslararası ilişkiler çerçevesinde bu iddiaları eleştirel bir şekilde analiz etmeyi, sunulan kanıtları, Rusya'nın niyetlerine ilişkin farklı yorumları ve NATO'nun uyumu ile Avrupa güvenliği üzerindeki daha geniş etkileri incelemeyi amaçlamaktadır. General Breuer'in Almanya ve Rusya'nın ne "savaş" ne de "barış" halinde olduğunu, aksine bir "hibrit savaş" veya "gölge savaş" içinde olduğunu belirtmesi, mevcut durumu anlamak için kritik bir başlangıç noktası sunmaktadır.


RUS ASKERİ YIĞINAĞI VE STRATEJİK KONUŞLANDIRMASI: NEYİN HAZIRLIĞI?

General Breuer'in endişe verici değerlendirmesi, Rusya'nın muazzam askeri üretim kabiliyetlerine odaklanmaktadır. Rusya'nın Baltık bölgesinde büyük bir taarruz için her yıl yüzlerce tank ürettiğini ve bu yeni üretilen birliklerin Ukrayna'daki çatışmaya gönderilmediğini iddia etmektedir. Bunun yerine, bu "ekstra tankların" Baltık ve çevresine sistematik olarak konuşlandırıldığı ve kapsamlı bir batıya yönelik saldırı hazırlıklarına işaret ettiği belirtilmektedir. Kırk yıllık askeri tecrübesine dayanarak Breuer, bu tehdidin benzeri görülmemiş doğasını vurgulayarak, "Almanya hiçbir zaman bu kadar ciddi bir tehditle karşılaşmamıştı" demiştir. NATO'yu önümüzdeki dört yıl içinde olası bir Rus saldırısına hazırlanmaya çağırmakta, "çünkü" demektedir, "Rusya buna hazırlanıyor."

Alman Genelkurmay Başkanı'na göre Rusya, her yıl yaklaşık 1.500 ana muharebe tankı üreterek devasa bir askeri genişleme yaşamaktadır. Bu tankların Ukrayna cephesi için değil, büyük ölçüde mevcut stokları güçlendirmek ve daima yüzü batıya dönük yeni askeri oluşumları donatmak için tasarlandığını iddia etmektedir. Breuer'in hesaplamaları, Rusya'nın günde en az dört muharebe tankı üretebilecek kapasiteye sahip olduğunu göstermektedir.

Rusya'nın askeri cephaneliğinin önemli bir kısmını Ukrayna'daki çatışmaya ayırmadığı tezi yeni değildir. Rusya'nın bazı silahları hiç kullanmadığı ya da batı bölgelerdeki ve güvenli üslerdeki büyük miktarlarını stokladığı, böylece Ukrayna kuvvetlerinin erişemeyeceği yerlerde tuttuğu yönünde uzun süredir spekülasyonlar dolaşmaktadır. Bazı analistler Rusya'nın Ukrayna'da tüm kabiliyetlerini kullandığını iddia etse de, karşıt bir görüş, önemli askeri varlıkların yedekte tutulduğunu öne sürmektedir. Bu rezervasyon iki ana teoriye atfedilmektedir: Birincisi, Rusya'nın Ukrayna'nın ötesinde çok daha büyük bir çatışmaya hazırlandığı ve NATO'nun zayıflaması veya dağılması halinde Avrupa'nın bazı noktalarına, özellikle Baltıklar'a saldırmak için fırsat kolladığıdır. İkincisi, Moskova'nın Ukrayna çatışmasında tüm gücünü tüketmek istemediği, stoklarının tükenmesi halinde potansiyel bir Batı saldırısına karşı savunmasız kalmaktan korktuğu iddia edilmektedir. Kesin nedenler tartışmalı kalsa da, yadsınamaz gerçek, Rusya'nın tüm cephaneliğini Ukrayna'ya tahsis etmediğidir; önemli miktarda silahın Uzak Doğu dahil olmak üzere yedekte tutulduğu bildirilmektedir. General Breuer, büyük çaplı tank üretimi ve konuşlandırmasının Baltık bölgesine yönelik bir saldırı duruşuna işaret ettiği görüşünü kararlılıkla savunmaktadır.


BALTIK ZAYIFLIKLARI VE NATO'NUN İKİLEMİ

General Breuer'in dile getirdiği endişeler, Baltık devletleri – Estonya, Letonya ve Litvanya – tarafından da paylaşılmaktadır. Bu ülkeler, potansiyel büyük çaplı bir tank saldırısına karşı aktif olarak hazırlanmakta, bir işgali engellemek için tanksavar hendekleri ve beton piramit yapılar inşa etmektedirler. Sınırlı "savunma derinlikleri" onları özellikle savunmasız kılmakta, Rus kuvvetlerinin bir saldırı durumunda Baltık Denizi kıyılarına saatler içinde ulaşabilmesi ihtimali bulunmaktadır. Bu üç NATO üyesini ele geçirmek, teorik olarak, Rusya için sadece birkaç saatlik bir iş olabilir.

NATO'nun kolektif savunma taahhüdünün, özellikle de 5. Madde'nin kırılganlığı, Başkan Donald Trump'ın bazı açıklamalarıyla daha da kötüleşmiştir. İlk başkanlık döneminde Trump, bir Rus saldırısı durumunda Estonya'yı savunma konusundaki isteksizliğini ima eden açıklamalarda bulunmuştur. Daha yakın zamanda, başkanlık kampanyası sırasında Trump, yalnızca savunma harcaması hedeflerini karşılayan NATO üyelerine yardım edeceğini açıkça belirtmiş, hatta bu hedefleri karşılamayanlara saldırması için Rusya'yı "teşvik edebileceğini" bile ima etmiştir. Bu duruş, NATO'nun kolektif savunma temel ilkesine olan güveni önemli ölçüde aşındırmıştır.

Washington D.C.'deki mevcut durum, Beyaz Saray, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı içinde NATO'nun 5. Maddesi'ne yönelik taahhütte algılanan bir "seyrelmeyle" birlikte, durumu daha da karmaşık hale getirmektedir. NATO'nun doğası evrim geçirmekte ve yaklaşan bir NATO zirvesi beklenirken, gelecekteki yapılanması belirsizliğini korumaktadır. Rusya'nın bu algılanan zayıflığı, "vahşi bir ormanda avını bekleyen bir yırtıcı gibi" kullandığına inanılmakta, NATO'nun zayıflamasını ve 5. Madde'nin "buharlaşmasını" umarak, ittifak içindeki zayıf noktalara saldırmak için fırsatlar yaratma amacı gütmektedir.

General Breuer ayrıca Moskova'nın 2024 yılında 4 milyon adet 152 mm top mermisi ürettiğini iddia etmektedir; bunların hepsi Ukrayna'ya gönderilmemiş, önemli bir kısmı ise batıya dönük stratejik yerlerde stoklanmıştır... Gerçekten de, Rusya'nın top mermisi rezervleri sağlam görünmektedir; raporlar, yalnızca Kuzey Kore'nin yaklaşık 9 milyon top mermisi ve füze sağladığını – bu, Rusya'nın Ukrayna'daki çatışma için yıllık ihtiyaçlarını fazlasıyla aşmaktadır. Dahası, Kuzey Kore fabrikaları Rusya'ya tedarik sağlamaya devam etmekte, Rusya da İran'dan kamikaze insansız hava araçları ve füzeler temin etmektedir. Rusya'nın kendi gelişen askeri-sanayi kompleksini göz önünde bulundurduğumuzda, mühimmat üretim ve tedarikinin Ukrayna savaşının acil gereksinimlerini çok aştığı, mevcut çatışmanın kapsamını aşan bir hazırlığa işaret ettiği açıktır. Bu hazırlık, planlanan bir saldırı veya algılanan gelecekteki saldırılara karşı savunma amaçlı olabilir. General Breuer, Rusya'nın artan silah stoklarının arkasında açık bir "niyet" olduğunu, bunun Baltık devletlerine yönelik potansiyel yakın bir saldırıyla doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulamaktadır. Kendisi ve müttefik analistler, böyle bir saldırının 2029 civarında gerçekleşebileceğini tahmin etmekte ve "bu gece bile" derhal hazır olunması gerektiğinin altını çizmektedir.


SUWALKİ KORİDORU: KRİTİK BİR HASSASİYET ALANI

General Breuer özellikle Suwalki Koridoru'nu potansiyel bir sıcak nokta olarak vurgulamıştır. Bu dar kara şeridi, Rusya'nın Rusya ile doğrudan kara bağlantısı olmayan Kaliningrad eksklavını Belarus'a bağlamaktadır. Kuzeyde Litvanya, güneyde Polonya ile sınırlı olan – her ikisi de NATO üyesi – bu 100 kilometrelik koridor stratejik açıdan hayati öneme sahiptir. Belarus'un, potansiyel olarak Rusya'nın yardımıyla, Kaliningrad ile birleşmek için hızlı bir operasyon gerçekleştirmesi, Baltık devletleri ile NATO'nun geri kalanı arasındaki kara bağlantısını kesebilir. Rusya'nın, Belarus üzerinden Kaliningrad'a doğrudan bir kara koridoru kurarak NATO topraklarını etkili bir şekilde ikiye bölmek için Suwalki Koridoru'nu ele geçirmeyi çok istediğine inanılmaktadır. Alternatif, ancak daha uzun bir senaryo ise Rusya'nın doğrudan Letonya ve Litvanya'yı işgal ederek Kaliningrad'a yaklaşık 400 kilometrelik bir kara köprüsü oluşturmasıdır; bu mesafe, Rus tankları tarafından yıldırım hızıyla bir saldırıda hızla kat edilebilir. General Breuer, Suwalki Koridoru'nu NATO içindeki "en savunmasız nokta" olarak tanımlamaktadır.

Rusya'nın NATO üyesi olan Baltık devletlerinden herhangi birine saldırması olasılığı, 5. Madde'nin devreye girmesi nedeniyle Rusya ile tüm NATO ittifakı arasında doğrudan bir çatışma dehşetini artırmaktadır. General Breuer, Rus tehdidinin Estonya gibi Baltık devletlerinde çok daha derinden hissedildiğini belirtmekte, "onlar tam bir orman yangınının yanı başındalar ve alevleri doğrudan görebiliyorlar, dumanı doğrudan koklayabiliyorlar," oysa Almanya'da "ufukta dumanın sadece küçük bir kısmını görebiliyoruz" demektedir. Bu coğrafi yakınlık, kendisinin de belirttiği gibi, Avrupa'da Rus tehdidine ilişkin farklı algıların temel nedenidir.


HİBRİT SAVAŞ VE AVRUPA'NIN DEĞİŞEN DURUŞU

General Breuer daha önce Almanya'nın Rusya ile ilişkilerinin şu anda "ne savaş ne de barış" olduğunu belirtmişti. Batılı ulusların uluslararası ilişkileri barış, kriz veya savaş kategorilerine ayırmasına karşın, Rusya'nın savaşı bir "süreklilik" veya "devamlılık" olarak gördüğünü ve "savaş gibi görünen ama muhtemelen henüz savaş olmayan önlemleri" kullandığını açıklamıştı. Bu bağlamda "hibrit önlemlerin" yaygınlığını vurgulamıştı. Alman Dışişleri Bakanı tarafından yakın zamanda tekrarlanan bu iddia, derin sonuçlar taşımaktadır: devletler normalde barış halindedir, ancak Almanya artık kendisini savaşa daha yakın bir noktaya konumlandırmakta, Rusya tarafından başlatılan çatışmaya doğru devam eden bir ilerlemeyi kabul etmektedir. Rusya'nın bakış açısından ise durum zaten devam eden bir çatışmadır ve sıcak bir savaştan önce hibrit araçlarla sürdürülmektedir. General Breuer'e göre, Rusya Ukrayna'daki savaşı NATO ile daha büyük bir çatışmanın devamı olarak görmekte, onu daha büyük ve uzun süreli bir mücadelenin sadece küçük bir parçası olarak kabul etmektedir.

General Breuer ayrıca Rusya'nın NATO'yu sık sık "test ettiğini", savunma hatlarını ihlal etmeye çalıştığını ve ittifakın tepkilerini ölçtüğünü iddia etmektedir. Benzer iddialar İngiliz, İsveçli ve Finli yetkililerden de gelmiştir. Baltık Denizi'ndeki su altı kablolarına yapılan son saldırılar, Avrupa toplu taşıma sistemlerine yönelik siber saldırılar ve Avrupa'daki elektrik santralleri ile diğer altyapılara yönelik sabotaj ve kundaklama eylemleri, genellikle "olağan şüpheliler" olarak Rusya'ya atfedilmektedir. Rusya bu tür olaylara karışmadığını reddetse de, bu inkarların niteliği bazen Rusya'nın zımnen suçu ima ettiği izlenimini uyandırmaktadır.

Baltık bölgesinde bir Rus saldırısı beklentisiyle Almanya, doğrudan çatışmadan kaçınmak için Rusya'yı sınırlarından yüzlerce kilometre ötede durdurmayı hedeflemektedir. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tarihi bir ilk olarak Almanya, Litvanya topraklarında Kaliningrad yakınlarında kalıcı bir askeri üs kurmuştur; bir Alman zırhlı tugayının iki yıl içinde 5.000 askere ulaşması beklenmektedir. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, "Baltık bölgesini savunmak Almanya'yı savunmaktır. Vilnius'u savunmak Berlin'i savunmaktır" şeklinde açıkça belirtmiştir. Bu, Almanya'nın stratejik bir değişimini işaret etmekte, savunma hatlarını kendi sınırlarında değil, Rusya'nın Litvanya ile olan sınırında ve hatta Ukrayna'daki savaş bağlamında kurmaktadır.

Gerçekten de, Almanya'nın en acil önceliği, Rusya'yı Ukrayna'da meşgul ve zayıf tutmaktır. Bu bağlamda, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Rusya'nın barış veya ateşkesle ilgilenmediğini, İstanbul görüşmelerinin bunu kanıtladığını iddia etmiştir. Alman bakan, Rusya'yı müzakere masasına oturtmanın tek yolunun yoğunlaştırılmış yaptırımlar olduğunu düşünmektedir. Diğer bir strateji ise Ukrayna'yı güçlendirmektir; Ukrayna'nın güçlenmesi ve Rus kayıplarının artması, Rusya'yı barışa razı edecektir. Ancak bazı analistler, Rusların daha büyük kayıpları göze almaya istekli olduğunu, yaklaşımlarını çukura saplanmış dönen bir tekerleğe benzeterek, lastik yanana kadar gaza basmaya devam edeceklerini iddia etmektedirler.

Duruma yakın kaynaklar, Almanya'nın şu anda Ukrayna'nın hava savunma sistemlerini geliştirmeye odaklandığını, İngiltere ve Fransa gibi müttefiklerden de bu konuda yardım istediğini belirtmektedir. Almanya, savaş giderek bir hava savaşına dönüştüğü için, Patriot bataryaları da dahil olmak üzere çeşitli hava savunma sistemleri tedarik etmeye çalışmaktadır; Rusya'nın daha önce sakladığı veya az kullandığı daha fazla sayıda füzeyi kullanmaya hazırlandığı belirtilmektedir. Almanya, Ukrayna'nın hava savunmasını güçlendirirken, Ukrayna'ya Taurus füzeleri gibi taarruz füzeleri de sağlamayı hedeflemektedir. Almanya yapımı seyir füzelerinin Ukrayna'ya teslim edileceğine dair henüz resmi bir açıklama yapılmamış olsa da, Berlin'e yakın bazı yetkililer bu füzelerin yakında Kiev'e teslim edilebileceğini öne sürmektedir. Daha da önemlisi, Almanya, Ukrayna'ya uzun menzilli füzeler üretme konusunda yardım etme sözü vermiştir; Neptune füzelerinin Alman yardımıyla 1.000 kilometreden fazla menzile ulaşabileceği ve böylece Moskova da dahil olmak üzere Batı Rusya'daki neredeyse tüm önemli şehirlerin menzile gireceği belirtilmektedir.

Almanya Şansölyesi Merz'in geçen hafta Ukrayna'ya verilen Alman silahlarını Rusya topraklarında kullanma yasağını kaldırdığını ve Ukrayna'nın askeri hedefleri vurma hakkını onayladığını belirtmesi dikkat çekicidir. Bu, başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerin daha önceki kısıtlamalarından önemli bir sapmayı temsil etmektedir.

Almanya'nın Rusya'nın yayılmasından duyduğu korku ve NATO'ya duyduğu algılanan güvensizlik somuttur. Trump'ın başkanlık olasılığı, bazıları tarafından geçici bir anormallik olarak değerlendirilmekte, Amerikan müesses nizamının ABD'nin NATO'dan çekilmesini engelleyeceğine inanılmaktadır. Ancak 5. Madde'nin etkinliğinin gerçek testi, Rusya'nın Estonya veya Letonya gibi bir NATO üyesine saldırması halinde gelecektir. Başta Fransa ve İngiltere olmak üzere diğer NATO üyelerinin bu ülkelerin savunması için Rusya ile bir savaşa asker ve uçak göndermeyi göze alıp almayacakları belirsizliğini korumaktadır. Devam eden bir çatışma olmasa bile, ABD'nin müttefiklerinden artan savunma harcamaları talep etmesi ve hedeflere ulaşılmaması halinde 5. Madde'nin bağlayıcılığını feshetme tehditleri, ittifakın belirli siyasi etkiler altındaki işlemsel doğasını vurgulamaktadır. Eğer böyle tartışmalar, bir saldırı bile olmadan gerçekleşiyorsa, Rusya'nın gerçekten bir saldırı başlatması durumunda müttefiklerin tepkileri ve eylemleri tahmin edilemez.


SONUÇ: SULAR ISINIYOR

Alman Genelkurmay Başkanı'nın açıklamaları, Avrupa'nın potansiyel bir çatışmaya hazırlandığına dair çarpıcı bir tablo çizmektedir. General Breuer'in Rusya'nın büyük çaplı tank ve füze üretimi ve stratejik stoklamasına ilişkin iddiaları, bunların Ukrayna cephesi için değil, batıya yönelik bir taarruz için olduğu düşüncesi, güvenlik manzarasında derin bir değişimi vurgulamaktadır. Almanya, kendi sınırlarında değil, Rusya'nın Litvanya sınırında ve hatta Ukrayna'daki savaş bağlamında ileri savunma hatları kurarak, Rus saldırganlığını caydırmaya yönelik proaktif bir yaklaşım sergilemektedir. Almanya tarafından sağlanan silahların Ukrayna tarafından Rus topraklarına karşı kullanımına ilişkin kısıtlamaların kaldırılması, kararlılıkta bir sertleşmeye işaret etmektedir.

Bu gelişmelerin etkileri çok geniştir. Baltık bölgesinde, özellikle hassas Suwalki Koridoru çevresinde sıcak bir çatışma potansiyeli ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. NATO'nun 5. Maddesi'nin algılanan zayıflaması ve transatlantik ittifak içindeki ideolojik farklılıklar, değişken bir ortam yaratmakta, potansiyel olarak Rus fırsatçılığını teşvik etmektedir. Devam eden hibrit savaş taktikleri, Rusya'nın doymak bilmez askeri üretimiyle birleştiğinde, mevcut Ukrayna çatışmasını aşan uzun vadeli stratejik bir rekabete işaret etmektedir. Alman Genelkurmay Başkanı'nın da ifade ettiği gibi, Avrupa kendisini ne savaş ne de barış halinde bulmakta, karmaşık ve giderek tehlikeli hale gelen bir jeopolitik alanı yönetmektedir. Sular ısınıyor ve uluslararası toplum, bu artan gerilimin küresel istikrar ve güvenlik üzerindeki derin etkileriyle yüzleşmek zorundadır.


Prof. Dr. Sedat Laçiner, Güncel Yazılar
6 Haziran 2025


Konuyla ilgili yazarın Youtube video anlatımı için lütfen linki tıklayınız: Alman Genelkurmayı: Rusya, Tank ve Füze Stokluyor. Yeni Hedefi Baltıklar Youtube, 5 Haziran 2025.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İran ve Rusya: İnsansız Hava Araçlarıyla Gelen Dostluk

Üniversiteleri ve Göçmenleri Trump Korkusu Sardı: Eyvah Trump Geliyor!

Ukrayna Neden Önemli?