ABD İstihbarat Sızıntısı: Belgeler Ne Diyor?

Sedat LAÇİNER


Birkaç gün önce Pentagon’a ait hassas istihbarat belgelerinin basına sızdığını öğrenince ilk tepkim “yine mi” oldu… Wikileaks ve Snowden vakasından sonra bu büyüklükte bir sızıntıyı kimse beklemiyordu, çünkü Amerika’nın geçmiş örneklerden yeterince ders aldığı düşünülüyordu… Ne var ki iletişim çağındayız ve bu çağ, sadece bireylerin değil, kurumların mahremlerini de umulmadık bir anda ortalığa saçıveriyor…


İlk olarak Amerikan New York Times gazetesi tarafından bildirilen sızıntının arkasında kimin olduğu veya tam olarak nasıl gerçekleştirildiği belirsizliğini koruyor, ancak en son sızıntı Edward Snowden’ın 2013’de çok sayıda gizli belgeyi yayınlamasından bu yana en önemli olay sayılabilir. Basına sızan Pentagon istihbarat belgelerinden parça parça ortaya çıkan ifşalar, sadece Beyaz Saray’ı değil, ABD’nin müttefiklerini de zor durumda bırakıyor. Ortaya saçılan belgelerden en çok zarar görenlerin başında ise savaş halindeki Ukrayna geliyor.


BELGELERDE NE VAR? NASIL SIZDIRILDI?


Associated Press’in bildirdiğine göre, belgeler tuhaf bir şekilde popüler bir sosyal medya platformu olan Discord'daki bir sohbet odasında slaytlar şeklinde ortaya çıktı. Verilen görüntü, bu slayt ve belgelerin ABD Savunma Bakanlığı’na, yani Pentagon’a ait olduğu şeklindeydi…  Bir iddiaya göre belgeleri sızdıran Amerikan üssünde çalışan 20’li yaşlarında ırkçı bir asker ancak sis bulutu henüz dağılmış değil… Gizli belgelerin görüntüleri son günlerde Twitter, Telegram, Discord ve diğer sosyal platformlarda dolaştı, ancak belgelerin bazıları medyanın dikkatini çekmeden önce haftalarca dolaşmış da olabilir.


Tam olarak kaç kaydın sızdırıldığını bilen yok; belki yüzlerce, belki çok daha fazla… Şu ana kadar kamuoyuna yansıyan 53 kadar belge, buz dağının görünen kısmı olabilir… Öyle ya, 53 belgeyi ele geçiren belki 100, belki bin belgeyi ele geçirmiştir. Bunu kim bilebilir? Washington’daki yetkililer de bu sayının artmasından endişe ediyor…


Belgelerin düzenlenme tarihleri ise Şubat ortası ile Mart başı gibi görünüyor… Belgelerin anlatım tarzı bunların brifinglerde kullanılmak üzere hazırlandığı izlenimini veriyor…


Görüntülerde belgelerin otantik olduğunu teyid eder pek çok unsur olsa da yetkililer bazı slaytlarla oynandığını, gerçek olmayan unsurların belgelere sonradan  eklendiğini iddia ediyorlar. Amerikalılara göre belgelerle sonradan oynayan baş şüpheli Ruslar… İsrail ve İngiltere gibi bazı ülke hükümetleri de aleyhlerine bilgi içeren belgeleri yalanlama yoluna gittiler. Ancak her ne kadar yalanlanırsa yalanlansın başkentlerdeki telaş belgelerin ciddi oranda doğru olabileceğini söylüyor. Nitekim üst düzey bir Pentagon sözcüsü, sızıntının “ulusal güvenlik için çok ciddi bir risk” oluşturduğunu söyledi. Belgelerde gerçeklik payı olmasaydı herhalde böyle bir açıklama yapılmazdı.


Dediğim gibi, belgelerin nasıl sızdığı şimdilik bilinmiyor. Bu tür konularda yetkililer genelde açık sözlü olmazlar ama görünüşe göre Pentagon’un zirvesi dahi belgelerin nasıl sızdığını henüz bilmiyor… Savunma Bakanı Lloyd Austin, Salı günü yaptığı açıklamada “İnternette bir yerlerdeydiler ve tam olarak nerede ve o noktada kimin erişimi vardı, bunu bilmiyoruz. Gerçekten bilmiyoruz” dedi. Gerçi sorunun yanıtı Bakan Bey’in cümlesinde saklı, “internette bir yerlerdeydi” diyor Bakan AustinBugünlerde internette olan hiçbir şey sır değildir


SIZINTININ VERDİĞİ ZARARLAR


Belgeler incelendiğinde uzmanlar, ABD’nin Rusya içindeki istihbaratının etkileyici olduğunu kabul ediyor. Özellikle Ukrayna Savaşı ile ilgili olarak Amerikan istihbaratı Rusya’nın en derin mahfillerinde olup biteni bile detaylarıyla takip edip, not etmiş… Belgeler incelendiğinde Amerikalıların Rus Ordusunun ve Hükümetinin pek çok mahremine kolayca ve derinden ulaşabildiği anlaşılıyor. Bu konuda uyduların ne kadar etkili olduğu, içeriden canlı kaynaklardan son derece gizli bilgilerin derlenebildiği, Amerikan dinleme ağının çok geliştiği anlaşılıyor… Doğrusu, bu belgeler ortaya çıkana kadar ABD’nin Rusya konusunda bu kadar detaylı ve derin bilgiye ulaşabildiği bilinmiyordu


İşte belgelerin ABD’ye ilk büyük zararı burada ortaya çıkıyor: Sızan belgeler, Amerika’nın Moskova’daki ajanlarını ve bilgi kaynaklarını tehlikeye atmış olabilir, bundan sonra bu kaynaklardan bilgi almak mümkün olmayabilir. Ortaya çıkan bu sızıntı neticesinde Ruslar, hangi yol ve yöntemlerle içlerine sızıldığını kolayca tespit edebilirler… Bunun anlamı ise ABD’nin Rusya istihbaratının belki birkaç ay belki birkaç yıl geriye düşmesidir… Rusya hangi kurum ve birimlerinden ABD’ye bilgi sızdığını artık gayet iyi biliyor ve önlemlerini buna göre alacaktır…


Belge sızmasının bir diğer maliyeti ise ABD ve müttefiklerinin arasının açılması, aralarındaki güven duygusunun azalması, müttefiklerin zayıf noktalarının hasım devletler için sır olmaktan çıkması.


UKRAYNA’DA İNGİLİZ ÖZEL KUVVET ASKERLERİ Mİ VAR?


Peki; sızan belgelerde neler var? Belgelerdeki her konuyu burada ele almamız olanaksız, ancak belli başlı kritik konuları şöyle özetleyebiliriz:


Sızan belgelerdeki en çarpıcı bilgilerden biri 50 kadar İngiliz özel kuvvet askerinin (SAS) Ukrayna’da Ruslara karşı bizzat savaştığı yönünde… Üstelik Ukrayna’da özel kuvvet askeri bulunduran tek ülkenin İngiltere olmadığı, başka ülkelerin de bu şekilde asker bulundurduğu yazıyor. SkyNews’de yer alan habere göre sızan belgelerden birinde Ukrayna’da İngiltere’nin 50, ABD’nin 14, Fransa’nın 15, Letonya’nın 17 ve Hollanda’nın 1 olmak üzere toplamda 97 özel kuvvet birliği bulunduğu iddia ediliyor.


Savaşın başından beri Batılı müttefikler, Ukrayna’ya para ve silah yardımında bulunmaktan çekinmediler, ancak sayıları ne olursa olsun, Ukrayna’ya doğrudan asker göndermek demek savaşa direkt müdahil olmak demek, yani Rusya ile fiilen sıcak savaş içinde olmak demek. Bu nedenle ABD ve Avrupalı müttefikler bundan özenle kaçınmışlardı. Şimdi ortaya saçılan belgelerse bunu doğruluyor, tabii bu belgeler doğruysa…


Aslında yabancı ülkelerden özel kuvvetlerin Ukrayna'da aktif olabileceğine dair çeşitli fısıltılar geçen yıldan beri vardı, ancak iddiayı destekleyecek herhangi bir kanıt şu ana kadar ortaya konmamıştı. Ruslar da bu iddiayı hararetle savunuyorlardı, fakat onların da ellerinde inandırıcı bir delil var gibi durmuyordu. Şimdi ortaya çıkan belgeler bu nedenle çok önemli ve Ruslar şimdiden belgeleri bir kanıt olarak kullanmaya başladı bile…


İsmi geçen devletler ise iddiayı hemen yalanladılar. İngiltere Savunma Bakanlığı örneğin, sızıntılarda “ciddi düzeyde yanlışlık” olduğunu belirterek iddiaların “göründüğü gibi” değerlendirilmemesini istedi. Yani bir anlamda “belgelerin bir kısmı doğru ama belgelerde tahrifat var” denerek belgeler hakkında kuşku yaratmaya çalıştılar.


Rakamları incelediğimde benim de kanaatim diğer ülke özel kuvvet askerlerinin Ukrayna Savaşı’nda sıcak çatışmalarda bizzat yer almak yerine eğitim ve istihbarat faaliyetlerinde bulundukları şeklinde…


UKRAYNA’NIN BİTEN FÜZELERİ


Sızan bir başka belgede ise Ukrayna ordusunun mühimmatının bitmek üzere olduğu, özellikle hava savunma füzelerinin tükenmeye yakın olduğu, böyle giderse Rusların Ukrayna savunma cephesini uzaktan atacakları füzelerle kolayca çökertebileceği iddia ediliyor…


Şubat ayına ait olduğu belirtilen belgeye göre Ukrayna ordusunun mühimmat ve asker ihtiyacı devasa boyutlarda ve eksikleri kısa sürede tamamlamak çok zor… Belgeler Ukrayna ordusunun diğer açıklarını ve zayıf yönlerini de sıralıyor… “Ukrayna bu şekilde ciddi bir karşı saldırı yapamaz” deniyor. Yine belgelere göre Ukrayna’nın zayiatı basında yer alandan çok daha fazla… Oysaki uluslararası basında Ukrayna’nın kaybettiği toprakları her an geri alabileceği gibi bir hava esiyordu… Belgeler pek çok sırrı ve Ukrayna’nın zaaflarını gözler önüne serdi… Bunun anlamı ise Ukrayna’nın tüm savaş planlarını değiştirmek zorunda oluşu…

 

AMERİKA’NIN DOSTLARIYLA ARASINI AÇABİLİR


İstihbarat belgelerinde rahatsızlık veren bir başka konu ise ABD’nin tıpkı Rusya gibi dostlarını da dinlemiş olması… Yani belgelerin ortaya çıkması müttefikleri sadece ortaya saçılan bilgi yönüyle değil, dinleme yöntemleri açısından da rahatsız etti, çünkü belgeler ağırlıklı olarak ‘sinyal istihbaratı’, yani özel iletişimin hacklenmesi yöntemiyle oluşturulmuş. Müttefikler açısından konuyu tek tek ele alacak olur isek, önce Ortadoğu;


ABD’nin Ortadoğu’da bir süredir kan kaybettiği artık bir sır değil… Çin’in Araplar ile İran üzerinde kurduğu nüfuz, İran ile Suudi Arabistan’ın Çin’in arabulucuğunda barışması, Çin ile bölge arasındaki iktisadi ilişkilerin hızlı yükselişi bölgede ABD için alarm zillerinin çaldığını gösterdi. En son sızan istihbarat belgeleri, bu gidişata tuz biber ekti. Belgeler, ABD’nin kameralar önündeki açıklamalarıyla gerçek düşüncelerinin ne kadar farklı olabileceğini gösterdi… Örneğin belgelerde deniyor ki “İsrail’de Benjamin Netanyahu Hükümeti karşıtı gösterileri ülkenin istihbarat servisi Mossad destekliyor”. Elbette İsrail iddiaları reddetti, ancak bu arada pek çok kalp de kırıldı. İsraillileri asıl düşündüren şey ise Amerikalı görevlilerin bu bilgileri gözetleme-dinleme yöntemiyle elde etmiş olması.


Aynı şekilde belgelerde Rusların Birleşik Arap Emirlikleri ile “ABD ve Birleşik Krallık istihbarat teşkilatlarına karşı birlikte çalışma” konusunda anlaştığı iddia ediliyor. Oysa ki BAE, ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden. Amerika’nın hasımlarını dinler gibi BAE yetkililerini de dinlediği düşüncesi BAE’nin Washington’a duyduğu güveni sarstı. Bekleneceği üzere BAE de bu iddiayı reddetti ama ABD’ye karşı gönül kırıklığı BAE’de de oluştu.


Belgeler ABD’nin bir başka dostunda daha kırgınlığa yol açtı, o da Güney Kore… Güney Kore, onyıllardır savaşan taraflara silah satmama gibi bir politika benimsiyordu. Ancak ABD, Seul Yönetiminden ısrarla Ukrayna’ya silah göndermesini talep etti. Güney Kore bunun olamayacağını söylese de Amerika ısrarını sürdürdü. İstihbarat raporlarında  Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeoul'ün iki danışmanı arasında geçen özel görüşme yer alıyor ve bu konuşmada danışmanlar, silahların önce Polonya’ya satılması, daha sonra Polonyalıların top mermilerini Ukrayna’ya satması formülünü geliştiriyorlar. Güney Koreliler, Ukrayna’ya silah satmak üzere olduklarının ortaya çıkmasından rahatsızlar, ancak asıl rahatsız oldukları konu Amerika istihbaratının dost ve müttefik Kore’yi de bu şekilde dinliyor olması çünkü bu belgelere göre Güney Kore’nin başkanlık ofisi dakika dakika gizlice dinlenmiş.


Öte yandan tam tersi bir durum Sırbistan’da yaşanıyor. Rusya’nın Balkanlar’daki en önemli dostu sayılan Sırbistan, kamuoyu önünde Ukrayna’ya silah göndermesine ilişkin isteklere hep karşı çıkarken gizli kapılar ardında buna razı gelmiş bile. Yani Sırplar, Ukrayna’ya silah göndermişler veya göndermek üzerelermiş. Bu haberler Moskova’da kızgınlıkla karşılanırken, Belgrad’da hayal kırıklığına neden oldu.


Belgelerden çıkan bir diğer isim ise BM Genel Sekreteri Antonio Guterres oldu. Belgelere göre ABD, Guterres’in Rus yanlısı davrandığını düşünüyor. Hiç şüphesiz bu bilginin ortaya saçılması ABD-BM ilişkilerini de etkileyecek. Bu bilginin Türkiye’yi ilgilendiren yanı ise Guterres’in sözde Rusya yanlılığına delil olarak Temmuz ayında BM ve Türkiye tarafından arabuluculuk edilen Karadeniz tahıl anlaşmasının gösterilmesi. Belgede Guterres'in anlaşmayı korumaya çok hevesli olduğu ve Rusya'nın çıkarlarını gözetmeye de istekli göründüğü iddia ediliyor. Yine belgede, “Guterres, Rusya'nın ihracat kabiliyetini artırma çabasında. Bu yaptırım uygulanan Rus varlıkları veya bireyleri içerse bile” deniyor. Bu belgeyi hazırlayanlar Guterres hakkında böyle düşünüyorlarsa tahıl anlaşmasının asıl mimarı Türkiye hakkında neler düşüneceklerini tahmin etmek zor olmasa gerek.


GİZLİ ENDİŞE: ÇİN


Belgeler ağırlıklı olarak Rusya ve Ukrayna Savaşı üzerine ancak satır aralarında en büyük endişenin Çin olduğu anlaşılıyor. Belgeleri hazırlayanların yakın dönem için korkuları ise Çin’in Rusya’ya silah satarak veya başka bir yoldan savaşa Batı aleyhine müdahil olması…


Belgelerde Çin'e yapılan ek atıflarda ise, ABD'nin Çin'in silah geliştirme ve deniz faaliyetlerini yakından izlediğini gösteriyor. Belgeye göre Çin, dünyanın en gelişmiş hipersonik silah geliştirme programlarından biri sayılan, hipersonik süzülme aracı olarak tanımlanan DF-27 adlı balistik bir füzeyi deniyor ve bununla ABD füze savunmasını delme olasılığı "yüksek".


DEVLETLERARASI KÖŞE KAPMACA


Sızan Pentagon belgeleri okunduğunda ABD, Rusya ve Çin arasında Afrika’da, Latin Amerika’da, hatta tüm dünyada nasıl amansız bir yarışın sürdüğünü görmek mümkün… Belgelere göre Rusya, nüfuzunu arttırabilmek için her yere Wagner adlı silahlı özel şirketini sokmaya çalışıyor. Wagner’in adamları ise rüşvet ve diğer yöntemlerle yöneticileri ve gazeteleri “satın alıyor”. Wagner’in bir başka marifeti ise Mali gibi Afrika ülkelerini ara üs olarak kullanarak Ukrayna’daki savaş için silah kaçakçılığı yapmak. Ruslar ve Çinliler Sahara altı Afrika’ya sızmak için özel bir çaba sarf ederken ABD’nin burnunun dibindeki Nikaragua hala en yakın güvenlik ortağı olarak Rusya’yı görüyor; ancak Rusya Nikaragua’nın ihtiyaçlarını karşılayamadığından ülke Çin’e yaklaşıyor… Sızan belgeler Brezilya konusunda da alarm zillerini çalıyor; ortaya saçılan istihbarata göre Brezilya, Ukrayna’ya en çok ihtiyaç duyduğu silahları ve uçakları satmayı reddediyor, çünkü Rusya’yı rahatsız etmek istemiyor. Hatta belgelerde Brezilya’nın Rusya’ya yanaşmasından korkulduğu söyleniyor…


En hareketli televizyon dizilerini aratmayan bu oyunları okumak, bir Uluslararası İlişkilerci olmama rağmen beni dahi rahatsız ediyor. Devletler yukarıda tepişirken insan hayatları bundan çok ağır bir şekilde etkileniyor…


Önümüzdeki günlerde belki başka belgeler de ortaya saçılacak… Bilemiyorum. Ancak ortaya çıkan mevcut belgeler dahi artık dünyada sır diye bir şeyin kalmadığını gösteriyor. İnternete giren, hatta bilgisayara, cep telefonuna giren herşey bir anda ifşa olma riskiyle karşı karşıya… Bu konuda daha 2014 yılında dinleme teknolojilerinin nasıl geliştiğini anlatmış ve yetkilileri de uyarmıştım.


Belgelerden anlaşılan Washington sadece hasımlarını değil, en yakın müttefiklerini de yoğun bir şekilde dinlemiş. Ancak dinleyeni de bir başkası dinlemiş / hacklemiş… Bu oyun böylece sürer gider, dinleyeni dinlerler, dinleyeni dinleyeni de dinlerler… Dikkat etmek lazım…


Peki, sızan belgelerin hepsini doğru saysak sızıntı, ABD ve müttefiklerinin ilişkilerini bozar mı? Aslında benzeri olaylar 2013’te yaşandı, ABD’nin en yakın müttefiklerinden Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel’i dinlediği ortaya çıktı… tatsız bir durumdu, kabul, ancak söz konusu olan Uluslararası İlişkiler ve bu arenada kalıcı dostlar ve düşmanlar olmaz. Herkes tedbirli ve temkinli olmak durumundadır… Bir seferinde ABD’nin kendisini dinlediği hatırlatılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “herkes herkesi dinliyor, normal” demişti. O günlerde Putin’in özgüvenine şaşırmıştım ama biraz düşününce Rusya’nın Beyaz Saray’ı dinlemeye çalışmadığını kim söyleyebilir. Devletler,hasımları kadar dostlarının da ne düşündüğünü, bir sonraki aşamada nasıl davranacaklarını bilmek ister. Milletlerarası ilişkilerin tabiatında bu var… Dolayısıyla ABD’nin müttefiklerine dönük istihbarat çalışması yaptığı bir sır değildi, ortaya çıkan belgeler de kimseyi şoke etmedi. Tuhaf olan bu sırların bu kadar sık ve bu kadar çok ortaya dökülüyor olması…


Prof. Dr. Sedat Laçiner


Güncel Yazılar, 13 Nisan 2023


DOI: 10.13140/RG.2.2.19971.17443


https://www.academia.edu/100155582/ABD_%C4%B0stihbarat_S%C4%B1z%C4%B1nt%C4%B1s%C4%B1_Belgeler_Ne_Diyor


https://www.researchgate.net/publication/370066848_ABD_Istihbarat_Sizintisi_Belgeler_Ne_Diyor?channel=doi&linkId=643d757839aa471a52459d7c&showFulltext=true







Sedat LAÇİNER: İlk orta-lise eğitimini Ankara Yenimahalle’de tamamladı. Lisans derecesini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden (Mülkiye) alan Laçiner, henüz öğrenciyken Milliyet Gazetesi’nde gazeteciliğe başladı. Milliyet’te çeşitli yazı dizileri hazırlayan Sedat Laçiner, gazetenin Başbakanlık Muhabiriydi. Yüksek Lisans derecesini İngiltere’de Sheffield Üniversitesi’nden, doktorasını ise King’s College London (Londra Üniversitesi) alan Laçiner, 2001-2003 yıllarında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ASAM) araştırmacı olarak çalıştı. 2004 yılında Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) kurucu başkanı olan Laçiner, bu görevini 2011 yılına kadar sürdürdü. 2006 yılında Davos Economic Forum tarafından düzenlenen Young Global Leaders listesine “entelektüeller” dalından dahil edilen Laçiner 2011-2015 yılları arasında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürüttü, 2010-2015 yılları arasında Star gazetesinde dış politika ve uluslararası güvenlik alanlarında düzenli olarak köşe yazıları yazdı, TRT’de her hafta yayınlanan ‘Açı’ adlı programda yaklaşık beş yıl boyunca yorumculuk yaptı. Laçiner, Çanakkale Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Başkent Üniversitesi ve diğer kurumlarda Uluslararası İlişkiler dersleri verdi. Bir dönem İçişleri Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Başkan danışmanlığı da yapan Laçiner’in, Türkçe ve İngilizce olarak ulusal ve uluslararası alanda pek çok kitap ve makalesi bulunmaktadır.


Yazarın e-postası: sedatlaciner72@gmail.com


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İran ve Rusya: İnsansız Hava Araçlarıyla Gelen Dostluk

Putin - Kim Jong Un Görüşmesi ve Ukrayna Savaşı'nın Pasifik Üzerindeki Etkileri

Üniversiteleri ve Göçmenleri Trump Korkusu Sardı: Eyvah Trump Geliyor!