Suudi Arabistan - İran Anlaşması ve Çin'in Arabuluculuğu: Bölge İçin Olası Sonuçları
Sedat Laçiner
Bölgenin iki ezeli rakibi (hasmı) olan Suudi Arabistan ve İran geçen hafta Çin’in arabuluculuğunda Çin’in başkenti Pekin’de anlaşmaya vardı… Anlaşma hem bölge için hem de küresel planda son derece önemli değişimlere neden olabilecek türden bir gelişme…
Eğer Suudi Arabistan ve İran arasındaki yumuşama devam eder ise Yemen’deki iç savaş sona erebilir, en azından şiddeti hafifleyebilir… Rekabetin işleri zorlaştırdığı Lübnan ve Suriye’de de yerel gruplar anlaşmaya varabilir… Anlaşma Amerika’nın bölgede kurmaya çalıştığı düzene de açık bir meydan okuma… İsrail ile Arapları yakınlaştırmaya çalışan Washington, denkleme Çin’in ve İran’ın girmesiyle her şeyi yeniden düşünmek zorunda… Kısacası iki ülke arasındaki yumuşamanın daha pek çok etkisi olacak…
***
İran ve Suudi Arabistan ilişkileri hiçbir zaman sorunsuz olmadı. Kendilerini biri Sünni, diğeri Şii dünyanın temsilcisi olarak gören bu iki devlet, bölgede birçok olayda karşı karşıya geldi, ilişkilerine onlarca yıl boyunca gerilim ve çatışma damgasını vurdu. Özellikle 1979 İran Devrimi’nden sonra ideolojik ve siyasi husumet daha belirgin bir hal aldı. Körfez Arapları İran’ın mezhep kartını kullanarak kendi içişlerine müdahalesinden ve olası yayılmacılığından çekinirken, İran da Arapların mezhep bağlantılarıyla İran’da zararlı faaliyetlerde bulunmasından korktu, Saddam Hüseyin Irak’ı ile savaşlarında Körfez Arapları’nın Irak’ı desteklemesi İran’ın korkularını daha da büyüttü. İran’a göre, Suudi Arabistan ve diğer Arap devletleri, bölge dışı güçlerin Ortadoğu’daki uzantıları gibi hareket ediyordu.
Yakın dönemde ise 2016 yılında Suudi Arabistan Şii bir din adamını idam etti. İnfaz İran’da infiale yol açtı ve Tahran’daki Suudi Büyükelçiliği kızgın fanatiklerce basıldı, elçilik yağmalandı. Böylece ilişkiler 2016 yılında koptu, taraflar elçiliklerini karşılıklı olarak kapattı…
İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, Yemen'deki çatışma nedeniyle daha da gerginleşti. Suudi Arabistan, İran tarafından desteklenen Husi isyancılara karşı askeri müdahalede Arap devletlerinden oluşan koalisyona liderlik etti. İran, çatışmayla herhangi bir ilgisi olduğunu reddediyor ancak dünya kamuoyunda İran'ın isyancılara askeri desteği genel kabul gören bir olgu.
Kısacası, son yedi yıl boyunca taraflar birbirleri hakkında hem çok sert bir dil kullandılar hem de doğrudan temas kuramadılar. Hatta Yemen gibi bazı coğrafyalarda vekalet güçleriyle de olsa sıcak çatışmaya girdiler.
Suudi Arabistan ve İran arasında 6 Mart günü Çin’de varılan anlaşma işte bu nedenle çok önemli…
PEKİN ANLAŞMASI
Anlaşmaya göre taraflar birbirlerinin ülkelerindeki büyükelçilikleri yeniden açma kararı aldı…
Varılan ilkesel anlaşmaya göre taraflar vekalet savaşlarıyla (proxy war) bile olsa birbirlerine saldırmama sözü verdi…
Taraflar, birbirlerinin içişlerine karışmayacak, egemenliğine saygı duyacak…
Uzlaşılan bir diğer konu ise medyada, kamuoyu önünde birbirleri hakkında sert ve aşağılayıcı konuşmamak…
Bunlar resmi kararlar… bir de açıklanmayan ama dışarı sızan bilgiler var; buna göre Suudi Arabistan, ülkesinden yayın yapan İran karşıtı televizyon kanalının yayınlarını yumuşatacak, Tahran rejimini kötüleyici yayınlar durdurulacak… İran ise Yemen’de Husilerin Suudi Arabistan’a yönelik drone ve füze saldırılarını engelleyecek… Bunlar doğrulanmış olmasa da böyle bir pazarlık iki taraf için de makul görünüyor… Belli ki anlaşmanın başka gizli maddeleri de var…
Dış politika analizcileri, Tahran ve Riyad arasındaki yumuşamanın devam etmesi halinde bölge için önemli bir dönüşüm yaratabileceğini, Yemen'deki vekalet savaşının da bu sayede sona erebileceğini, Lübnan ve Suriye'de siyasi çözümlerin kolaylaşmasını sağlayabileceğini söylüyorlar… Bu konuda iyimser yorumlar yayımlanmaya başladı bile…
ÇİN-İRAN-SUUDİ ARABİSTAN: YENİ BİR DOĞU BLOKU MU KURULUYOR?
Öte yandan Çin’in arabuluculuğunda Araplar ile Farsilerin uzlaşması Batı’da bazı endişeli seslere neden oluyor… Çin ve Rusya’nın Ortadoğu’da birlikte hareket ederek, Batı karşıtı bir blok oluşturabileceği korkusu şimdiden dillendirilmeye başladı bile… Bazı yorumculara göre İran-Suudi Arabistan anlaşması sadece bir başlangıç, Çin bölgede kendi lehine başka adımlar da atacak… Çin’den bu yönde herhangi bir işaret henüz yok ama Çin’in Ortadoğu ve Afrika’ya özel önem verdiği, ciddi ekonomik ve ticari yatırımlar yaptığı biliniyor… Hatta Suudi Arabistan’ın en büyük ticari ortağı Çin… Çin2in bölgeye ilgisinin ekonomik alanla sınırlı kalmayacağı, siyasete de kayacağı, en son anlaşmanın da bunun kanıtı olduğu söyleniyor...
Anlaşmanın bir diğer etkisi ise İran’a karşı uygulanan tecrit politikalarının altını oyacak olması; İran’ın Rusya ve Çin ile iyi ilişkileri zaten vardı, buna bir de Arapların katılması halinde Batı’nın İran’ı müeyyidelerle tecrit etmesi ve kendi lehine kararlara mecbur bırakması daha da zorlaşacak…
Çin'in Ortadoğu'ya 'izinsiz' girmesi dışında ABD’deki bir diğer kaygı İsrail’in güvenliği… Trump döneminde başlayan Araplar ile İsrail’i yakınlaştırma projesi, bir dizi anlaşma ile devam ediyordu. Amerikalılar bu konuda çok başarılı olduklarını da düşünüyordu... Ancak Çin’in en son adımı ile Arap-İsrail yakınlaşmasının devam edip etmeyeceği konusundaki şüpheler arttı.
İRAN MEMNUN
İran ise Riyad’la anlaşmaya varmaktan çok mutlu… İran, Mahsa Amini’nin ölümüyle başlayan iç karışıklıklar ve dünya basınında sıkça yer alan İran - karşıtı haberler nedeniyle sıkıntılı günler yaşıyordu. Böylesine zorlu bir dönemde bölgedeki en önemli hasımlarından biri olan Suudi Arabistan ile anlaşmak Tahran rejimine belki de en çok ihtiyaç duyduğu uluslararası meşruiyet onayını vermiş oldu. Tahran, bu sayede Batı’nın oluşturmaya çalıştığı tecrit hattını kırma olanağını bulmayı umuyor… Anlaşma, İranlı göstericiler için ise iyi bir haber olmadı…
İran’ın Suudi Arabistan'dan sonra yakın dönemde yakınlaşmak istedi ilk ülke Tahran’da büyükelçisi olmayan Bahreyn... ardından diğer Arap ülkeleriyle anlaşmalar imzalamayı umuyor... Asıl büyük hedef ise Mısır’la olan sorunları çözmek… Mısır, Arap dünyasının en kalabalık ülkesi ve Arapların liderliği iddiasında… Mısır ve Suudi Arabistan ile barışmış bir İran neredeyse tüm Arap dünyası ile yakınlaşmış demektir…
İran, iktisadi tecriti kırmak için ise en çok Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkilerini düzeltmeye güveniyor… Suudi Arabistan ile yaşanan yumuşamanın BAE üzerinde olumlu etkisi olacağı tahmin edilebilir… BAE dünyayla entegre, canlı bir ekonomi. Eğer İran BAE’ye daha rahat giriş yapabilirse Batı’nın müeyyideleri anlamsızlaşacaktır… Şu anda bile (Türkiye ile) BAE hattı İran'da derin nefes aldırıyor...
ÇİN’İN ORTADOĞU HEDEFLERİ
Çin, asırlar boyunca Ortadoğu'dan uzak durdu. Avrupalıların, hatta bir dönem Arapları saldırgan tutumlarına karşın bölge Çin'den hiçbir saldırı görmedi. Hatta Osmanlı ve İran Çin kaynaklı bir tehdidi aklının ucundan bile geçirmedi. Bunda Çin'in coğrafi uzaklığı baş etkense de Çin'in bölgeye dönük ilgisizliğini sadece coğrafya ile açıklamak mümkün değildir. Bunda Çin'e özgü hayat felsefesinin de rolü büyük ve bu konu çok daha geniş çalışmalarda ele alınmayı hak ediyor...
2. Dünya Savaşı'ndan sonra ise Çin, yıllarca Ortadoğu’da çekingen bir oyuncuydu… Bölgede sol ve emperyalizm karşıtı ulusçu akımlar Çin'de ziyade yüzlerini Moskova'ya döndüler. Bunda Pekin'in ideolojik ilgisizliği kadar Çin'in hala üçüncü dünya ülkesi oluşu ve maddi gücünün 1990'lara kadar çok sınırlı olması en önemli faktörlerden biriydi.
Son 30 yılda gözler görülür bir maddi yükseliş içinde olan Çin maddi kalkınmasını büyük güçleri korkutacak tarzda göstermemeye, siyasi sorunlara dalmamaya büyük bir önem verdi... Sessiz ve derinden hareket etmek istedi. Ancak dünyanın en kalabalık ülkesi olarak Çin öylesine büyük ki ne kadar derinden hareket etmek isterse istesin yükselişi gözlerden kaçmıyor... Çin, Latin Amerika'dan Afrika'ya, Avrupa'dan Okyanusya'ya hemen her coğrafyada diplomasinin ve medyanın her aracını kullanarak daha görünür bir hal alıyor... Bu yatırımların siyasete yansımayacağını düşünmek anlamsız olurdu. Ortadoğu da ister istemez bu değişimden payını alıyor...
Geçen yıl Aralık ayında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Çin-Arap Devletleri Zirvesi’nin ilki yapıldı. Zirve’ye Çin dışında Arap Birliği’nin 21 ülkesi katıldı… Zirveye Çin Devlet Başkanı bizzat geldi. Çin-Arap Devletleri Zirvesi son derece yaratıcı bir fikirdi ve çok da ilgi çekti. Çin, bu zirveyle bölgede artık daha güçlü temsil edileceğini, bölge devletleriyle doğrudan iletişim ve dostluklar (belki ittifaklar) kuracağını ilan etmiş oldu. Bir Çin klasiği olarak zirvenin propagandası fazla yapılmasa da Çin-Arap Devletleri Zirvesi Ortadoğu dengeleri için kesinlikle bir dönüm noktası oldu.
Zirvenin ardından Çin Devlet Başkan Yardımcısı Hu Chunhua İran’ı ziyaret etti, bu ziyareti Şubat ortasında İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Çin ziyareti izledi. Karşılıklı ziyaretler meyvesini kısa sürede verdi ve Çin, İran ile Suudi Arabistan’ı geçen hafta barıştırdı.
Şimdi sırada Körfez ülkeleri, İran ve Çin arasında bir zirve tertip edilmesi planı var… Çin, bir yanına Arapları, diğer yanına İranlıları almak istiyor... Bu yılın sonlarına doğru böyle bir zirvenin yapılmasına kesin gözüyle bakılıyor… Kısacası Çin, Ortadoğu’ya bir girdi, pir girdi… Şimdi tüm gözler ABD’nin tepkisinde…
BÖLGE DEĞİŞİYOR
Dünya artık eski dünya değil… 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan uluslararası düzen yıkılıyor, yerine ne geleceği henüz belirsiz… Ortadoğu da bundan payına düşeni alıyor.
Sadece bir anlaşmadan hareketle tüm bölge için uzun vadeli çıkarımlarda bulunmak kolay değil, ancak iki ezeli hasım arasındaki yakınlaşma tüm bölgede büyük değişimlere yol açma potansiyeline sahip, bunu da unutmamalı…
Bölgede Ortadoğu dışı büyük güçlerin sayısının ve faaliyetlerinin artması bölge ülkelerine hem daha fazla manevra sahası açacak hem de çatışma risklerini arttıracaktır…
Pek çok bilinmeyen var, ancak şurası kesin: Ortadoğu artık eski Ortadoğu olmayacak…
Prof. Dr. Sedat LAÇİNER: Uluslararası İlişkiler ve Ortadoğu Araştırmaları uzmanı, “11 Eylül Sonrası Ortadoğu” kitabının ortak yazarı. Lisans (Ankara Üniversitesi SBF), Y. Lisans (Sheffield Üniversitesi), Doktora (King’s College London, Londra Üniversitesi)
20 Mart 2023,
Akademik Yazılar
1.çinin, arabulucu(yayılmacı) altyapısı/kapasitesi, 'altın sermaye zenginliği' sayesinde destekliyor
YanıtlaSil2. Çin, softpower olarak, Ortadoğuda OYUNUN DENKLEMİni, abd aleyhine değiştirmek istiyor
3.çinin rusyadan rol kapıp "arabulucu" olması, 2018 yılında "şangay beşlisi" bölgesel uyumsuzluk/kapışma kararının etkisi de tetikliyor
4. Rus-Çin rekabeti "Ukrayna savaşı" nda, çinin Rusya nın tam yanında olmaması (2022 726? sy BM kararı) vb etkiler, çine yeni liman aramasına neden olması
5. İran iç kamuoyundaki karışıklık nedeniyle nefes aldı, pekin anlaşmasının gizli maddeleri "para" merkezli olabilir
Katkınız için teşekkür ederim. Yazı ile benzeri noktalara ve bazı yeni hususlara değinmişsiniz. Teşekkürler
Sil